20 Ocak 2020 Pazartesi

Almanca Dersi

2020 yılının ilk kitabını bitirmiş bulunmaktayım. Aslında bunu yazarken 2 kitap daha bitirdimss. Kitaplar üzerine okuma listelerine bakarken -nerede nasıl ve ne şekilde karşılaştığımı bilemiyorum- ama bu kitapla karşılaştım. "Görev " üzerine yazılmış bir kitap olması ve meşhur Milgram deneylerinden bahseden bir metinde geçmesi vasıtasıyla okumaya karar verdim. 
Milgram deneyleri, kişilerin erk sahibi bir kişi veya kurumun isteklerine, kendi vicdani değerleriyle çelişmesine rağmen itaat etmeye ne ölçüde istekli olduklarını ölçmek üzerine yapılmış deneylermiş, Kitap, Nazi dönemi bir polis memurunun yaşadığı bölgede, yakın arkadaşı olan ressama konulan resim yapma yasağını denetleme ile görevlendirilmesi üzerine... Tabi ki bu denetlemeyi tabiri caizse görev aşkı  ile yapması ve alman disiplini ile bu işi abartmasının görüyoruz kitapta. 
Bu hikayede Almanca Dersi nerede derseniz ise aslında tüm bu hikayeleri bize anlatan kahramanımıza bir Almanca Dersi ödevi veriliyor. "Görev tutkusu " üzerine bir kompozisyon yazılması isteniyor ve  baş kahramanımız bunu yazamıyor yazamamasının sebebi ise bu konuda diyecek çok fazla şeyinin olması, sonrasında cezasını çekerken ödevini yazmaya başlıyor. Bizde tüm bu görev tutkusu hikayesini okuyoruz.  
Kitap böyle çok güzel ve üzerine oturup oturup konuşulası bir konuda yazılmış. Kitabın bir bölümünde "Yalnızca itaat etmeyi bilenler emir verebilir" yazıyor. Bir çok kavramı da sorgulattırıyor, görev insanı olamak doğru mudur, değil midir? Görev nedir? Dışarıdan mı gelir? yoksa asıl denetim kendi iç dünyanda mı olur? 
Tüm bu sorular üzerine düşündürmesi gayet güzel olsa da kitabın geneli oldukça zor ilerledi benim için. Çok akıcı bir kitap olduğunu söyleyemem. Atmosferi hep kasvetli.. Kitabın tamamı yağmurlu bir günde geçiyor gibiydi.  Tavsiye eder miyim mehhh..

10 Ocak 2020 Cuma

2019 yılım nasıl geçti ?

Kısa bir 2019 değerlendirmesi ile karşınızdayım.
Böyle bir şeyi neden yapıyorum hiç bir fikrim yok zaten bu yazıyı da yeni yılın ilk günleri yayınlayacağım.  
  • 2019 öncelikle iyi şeylerin olduğu ama nedense hep kötü geçti gibi gelen bir yıldı. Düzgün bir işimin olmaması ve bu durumun devamlılığının böyle hissetmemde payı büyük. Yani maddi sıkıntıları bir kenara bıraktığımda hayatımın işleyişinde beni memnun etmeyen şeyler oldukça az. Yani sabah kahvaltım, sporum evde sürekli takılmak vs gayet iyi. Bilmiyorum herkes için mi böyledir ama evde çay kahve kitap okuma olayları bana oldukça keyifli geliyor. Kediler de insanı tatlışlıklara boğuyor çok süper muhteşem durumlar.  Lakin işsiz olmak iş arama süreci ve başarısızlıklarla dolu denemeler insanı yoruyor. Sürekli yokuş yukarı çıkmak ve bu durumdan memnun olmak da zor.  
  • Ülkemizde gelişen akademisyen olma hevesi de ekstra zorlaştırıyor işleri, kriz zamanlarında böyle olur okula ilgi artar denilse de bu krizin geçici olmadığı ortada, bu kadar mimarlık fakültesi çok saçma ve ortamı sürekli "kriz ortamı" yapmaya yetecek bir sebep. Akademisyen olma yoluna baş koyan birçok insanin buna düzenli maaş, ülke koşullarında iyi bir iş ortamı gözüyle bakmalarını haklı bulmakla beraber tez yazmak ve bitmez öğrencilik durumu hiç de kolay değil. Hatta çok zor. Yaz ayları boyunca bitirmeye çalıştığım tezden ötürü yüzümü sivilcelerin basması, garip alerjik pıtırcıklar çıkartmam, yersiz gerginliklerle insanlara çemkirmem filan hiç hoş şeyler değil. Zor yani.. 
  • 2019 da zorluklarla çevrili bir yıldı benim için. Daha az film daha az müzik daha az dışarı çıkmak karşılığında yüksek mimar olmak. Bu kadar kolay formüle edilemeyen bir durum aslında..zor. 2020'den umutluyum desem yada acayip beklentilerim var desem saçma, yok yani pek bir beklentim. İş filan bulsam süper olur.