22 Nisan 2021 Perşembe

yirmi iki nisan

Bu kadar uzun süre yazmamam yazacak pek bir şey olmamasından kaynaklanıyor. Ders çalışıyorum. Tek yaptığım bu. Buraya bir şeyler yazma isteğim de aslında hissettiğim şeyleri hatırlamak istemem belki, bilmiyorum. Dün yine hayatımda garip gelişmeler oldu. Uzun zamandır hayal ettiğim ve yapmak için bir sürü mesai harcadığım işin aslında pek de olmasının mümkün olmadığını öğrendim. Yani pandemi koşullar vs. Bir an inanılmaz üzüldüm. Vazgeçmeli miyim, zorlamalı mıyım ? Artık her şey ne kadar anlamlı bilmiyorum. Ve dünden beri yaptığım tek şey düşünmemeye çalışmak. Drama Queen falan olmak değil derdim, zor zamanlar geçiriyorum yılmadım ayaktayım, güçlüyüm demek de istemiyorum sanki. Bilmiyorum işte. Ne yapacağımı bilmiyorum. Hayatımın daha kolay olmasını isterdim. Ama o zaman da daha basit şeyleri dert ederdim herhalde. Hayatının bir düzen kurma kaygısı içinde, sürekli hayal ettiğin şeylerden vazgeçmek zorunda olarak geçmesi garip. Geçiyor çünkü. Pandemi geliyor ve hayatının bir kaç yılını alıyor, sonra başka bir şey başka yıllarını. Üniversite de derslerde hocaların sene 2007 o zaman Danimarka'da şöyle bir sergi vardı, yada lego fabrikasında şu vardı veya Sidney Opera binasının bir şeyleri hakkında alıntılar yaptıklarında istemsiz olarak şey düşünüyorum, Sidney'e gitmek için ne kadar para biriktirmem gerekir, uçak biletleri on bin, kalacak yer var vize var, vize çıkması için hesapta para olmalı ve ben çalışmıyorum ve ben yakın zamanda çalışabilirim gibi de gelmiyor. Peki Sidney'e gitmem ne kadar önemli ki. Yada Amerika'ya gitmem. Bilmiyorum. Bunları okuyan biri derdini skiyim falan diyebilir. Her gün dünyada milyonlarca insan bir sürü şey için acı çekiyor, gibi çıkışlar da yapabilir... yapsın. Saçma.