Dün kent meydanına gittim. Sommer Fest diye bir festival vardı. Meydana masalar koymuşlar, etrafta şarap stantları, Saksonya'da yetişen şarapları tanıtıp satıyorlardı. Tabi ki Reisling şarabının tadına bakacaktım. O kadar Vedat Milor'un Reisling şarabın övmesinden sonra. Sonuç olarak güzeldi. Hatta içtiğim en en güzel beyaz şaraptı. Çünkü beyaz şarapları hiç sevmem. Ama bu güzeldi. Yanii... Yine de E. olsaydı böyle olmazdı, güzel ya çok güzelmiş gibi sığ sığ yorumlar yapmazdım. E. yanımda olsaydı önce koklar şarabı kokusunda muz notaları var, sanki biraz vanilya yok yok elma der birbirimize anlatır, sonra tadına bakar yine bir sürü şey anlatırdık. Yok damakta bıraktığı tat söyle yok gövdesi bitişi başlayışı vs. vs. dünyanın muhabbetini ederdik. Sonra etraftakiler hakkında konuşur, saçma bir sürü şey söylerdim. O da gülerdi. Neyse özlemişim işte. E. olmayınca yanımda şarabı maden suyu gibi içtim. Ohh bee iyi oldu. Güzelmiş güzel dedim. O kadar.
Bu şarap tadımı işini yapıp tek başıma masada otururken sahneye ünlü Alman bir flamenko dans sanatçısı çıktı. Ünlü olduğunu ben bilmem, sunucu dedi. Sonra pantolon ve tshirt ile flamenko yaptı. İlk defa eteksiz ayakkabısız falan flamanko yapıldığını gördüm. Bu gözler neler gördü. Kısaca oldukça garipti. Neden dedim.... neden... Ben ünlü flamenko dansçısı olsam, etekle uyurum. Her yere etekle gider, yanımda kırmızı gül taşırım. Herhangi bir yerde dans etmem gerekir diye sadece iki şarkının olduğu flaş taşırım cebimde. En azından kırmızı giyinirim. Eteğe iç cep diktiririm. kolaylık olur.. Oraya bir 50 euro koyarım ne olur ne olmaz... yada flaşı oraya koyarım yaa....asdfghjkl.. off abarttım. Yine.