7 Temmuz 2023 Cuma

tekrar bloglandınız

Bir buçuk yıl sonra yani tam olarak bu kadar mı oldu bilmiyorum ama bu kadar zaman sonra tekrar blog yazıyorum. Bu sürede ev buldum, bir miktar burs buldum onu bitirdim. Esin buraya geldi sonra başka şehre gitti. Kötü bir sürü şey, güzel bir miktar şey oldu. Neden bloglara döndüm bilmiyorum ama sanırım sadece kendim için. 

8 Ocak 2022 Cumartesi

Ev arıyore

Allah kimseyi Almanya'da ev aramakla sınamasın. Haftalarım ev bakmakla geçiyor. Ve süreç söyle eve gidip bakıyorsunuz, ilgileniyorum diyorsunuz, diyelim ki tutacaksınız vs. ama bakalım onlar sizle ilgileniyor mu?  Çok başvuru var sizin başvurunuzu da alamayız diyebiliyorlar. Yada aldılar diyelim, ev sahibinin karar vermesi bir ay falan sürebiliyor. Çünkü tüm başvuruları alıyor sıralıyor mantıklı olanı seçiyor vs.  Gelirinize, sigara içip içmemenize, evcil hayvanınızın olup olmamasına, kredi notunuza, id kartınıza, pasaportunuz, daha önceki ev sahibinizden kirayı ödüyor belgesine kadar milyar şey gönderiyorsunuz.  Sonra inşallah biri seçer diye bekliyorsunuz. Yani bekliyorum malak malak umarım bir yer bulabilirim. Söyleyeceklerim bu kadar.

5 Kasım 2021 Cuma

Glüchwine ve Mango

Şu an mango kemirip glüchwine içiyorum. Mangoyu ucuza alıp salak gibi olmadan kestim. Şu an diş etini kanatacak sertlikte bir şeyi kemiriyorum. Buraya bunu yazmaya karar vermem ise tam olarak söyle oldu, biraz önce kendimi boşluğa boş boş bakıp, elimdeki mangoyu hart hurt ısırırken, bir an ben ne yapıyorum ya diye düşünürken buldum. Sonra ya ne mal bir hayat dedim. Sonrada niye mal olsun ya dedim.  Almanya'da olmanın söyle bir etkisi var, burada mango alıyorum çünkü ucuz. Gouda peyniri omlete koyuyorum falan çünkü o ucuz. Geçen gün Fransız şarabı içtim çünkü bölümden arkadaşım Güney Fransalı. Ve şarap bedavaydı. Akşam yemekte Güney Kore yemeği yedim çünkü ev arkadaşım fazla yapmış falan. Ya valla seninkide hayat yani falan diyorlar da o kadar da değil. Neden çünkü Türkiye'de alıştığın böyle hayatın boyunca sevdiğin yediğin, gittiğin okuduğun yaptığın hiç bir şey yok. Çay almak bulgur almak salça almak seveceğin zeytin bulmak falan mesele. Kısaca her şeyi gözümün önünde bulundurunca, yani bir çok blogda youtube'da falan anlattıkları gibi yurtdışında herşey toz pembe değil, yani hep yabancısın işte.  Garip bir ötekilik hissi var. Ama şunu da çok rahat diyebiliyorum ki burdaki üç buçuk ayın sonunda neden burdayım demedim hiç, hatta ya ben dönmek istemiyorum dedim. Herkes için böyle midir bilmiyorum ama  mezuniyet sonrası hep bir tutunamayan modundaydım. Türkiye'de son geçirdiğim yıllar beni çok yordu. Tatile Türkiye'ye geldiğim bir haftada bile yordu. Alışveriş merkezinde biriyle tartışıyorsun, markette biri götüne kadar girip öksürüyor filan. Önündeki adam yere çöp atıyor, minübüste tek kalınca geriliyorsun, hani ara sokakta biri seni keser mi falan gibi dertlerin olabiliyor, yada aklına saçma saçma şeyler geliyor. Tüm bu şaçma seylerin olma ihtimali yoksa bile aklına geliyor, ama burada gelmiyor.  Berlin'de baya madde bağımlısı meth bağımlısı yada artık her ne bağımlısı bir insan hiç kimsenin olmadığı bir sokakta gelip senden bir şeyler istediğinde bile " Ich verstehe nicht Deutsch" diyip yoluna gidiyorsun. Zaten Berlin bence efsane bir yer. Çok güzel olduğundan falan değil. O kadar kozmopolit ki Berlin'de anadil İngilizcedir falan diyor Almanlar bile. Kendini yabancı gibi hiç hissetmiyorsun, aksine evindesin, belki eve biraz geç gelmişin annen surat yapıyor gibi hissedersin. O kadar.

31 Ekim 2021 Pazar

Ekim ayı sonu

Ekim ayı bitmeden bir şeyler yazmak istedim. Yine çok yoğun günler geçiriyorum. Ama güzel olduğunu düşünüyorum. Yoğunluk fena değil.  Gece gece "Blue Velvet" dinliyorum. Sunum hazırlıyorum. Bu gün vegan burger denedim. Bir daha almam sanırım. Hiç tadı yoktu ve normal burgere benzesin diye sanırım içine pembe kırmızı gıda boyası koymuşlar, çünkü görüntüsü pişmemiş et gibiydi. Kısaca kötüydü. Zaten sevmediğim bir görüntüye para verdim. Almanya'da ev bakmaya başladım. Türk lirası ve Euro çevirisini kafamda yapmadığımda daha mutluyum. Herşey nasıl olacak hiç bilmiyorum ama yani olacak bir şeyler. Bu gün yüzonyıl sonra çizim yaptım, pek memnun kalmadım ama yinede güzeldi. Başka şeylerle uğraşmak. Daha çok okuyucu çekmek için blogun temasını Almanya'ya nasıl taşınıyorum olarak değiştirsem mi ? Daha fazla okuyucu peşinden koşma yaşını geçmedim mi ben yaa...

21 Eylül 2021 Salı

36 yaşımdaki halime not

Yüz tane şey yazıyorum gibi oldu bu gün için ama içimden geldi be. Sarhoş da değilim. Bu gün bir arkadaşım bana anlayışsız dedi. Normalde böyle şeyler denmesi beni üzer, gerçekten. Ama bu gün zerre üzülmedim. Değilim, biliyorsun, gibi bir şey söyledim tam hatırlamıyorum. Beni anlayıssız gören bir insan hayatta çok şey de görmemiştir falan diye düşündüm. asdfghjkl...Böyle düşündüm sonra da şunu yazıp ağzının payını verdim falan demek isterdim ama şimdi her şeye çok yapıcı cevaplar veriyorum. Olgunlaşmış biri gibi hissediyorum, kendine saygısı olan falan.... kendine saygı konusunu tam şey yapamadım ama olacak yani. Bir  beş yıla "Ben 36 yaşındayım ya kötü bir şey yediremezsiniz bana" falan diyebilmeliyim. Yada "Ben 36 yaşınayım beni üzemezsiniz, ben sizi üzerim." diyebilmeliyimmssss...son cümleyi demem herhalde gülerim söylerken.

Fiziği çok güzel bir bayan

Kedimi Gülşen'e benzetmekten kendimi alamıyorum. Umarım bunu okuyan biri de benzetir Gülşen'e kedimi. Kendi kendime aklıma gelen cümlelere falan gülüyorum. Geçen gün instagramda olabilir bilemiyorum bir yerde "Fiziği çok güzel bir bayan" diye bir şey okudum. Buna gülüyorum hatırladıkça. Böyle bir hayat.

21 Eylül

yine yüzyıllar blog yazmadım. bilgisayarıma Gramerly yükledim. İngilizce makalelerimi falan düzeltsin diye, eğer yüklediyseniz biliyorsunuzdur her metinde aşağıda bir simge dönüyor ve yanlışları tespit etmeye calışıyor. Kısaca dilden bağımsız, dilin ingilizce olduğunu farzedip bir şeyler yapmaya çalışıyor, böyle garip uğraşıyor boşa, kıyamıyorum. Bana kendimi hatırlatıyor. 
Zamanında Sadun hoca  "Ne uğraştın be Özlem" demişti. artık neye dediyse böyle sinirim tepeme çıkmıştı falan saçma saçma. Neyse ne uğraştım be sonuç olarak. Hâlâ da ne uğraşıyorum. Bu yazım bu kadar. Umarım bunda sonra düzenli yazarım çünkü sonra girip okumak bana da iyi geliyor.